13 Aralık 2015 Pazar

buraya başlık gelecek

SelamunAleyküm. Kaçınılmaz bir cevabınız var burada. Aleykümselam. Uzun zamandır yazmıyorum, yani yazacak birşey yok. Yazacak birşey olsa dahi yazacabilecek şey bende yok. Bunu bile kendimi zorlayarak yazıyorum. Neden yazdığımı da bilmiyorum. Paylaştıktan sonra pişman da olabilirim. Biliyorum kendimi. Yaptığım şeylerden daha sonraları hep pişman olmuşumdur ben. Nerde yanlış seçenek var onu işaretliyorum onu yapıyorum. Bu aralar tarık tufan okuyorum. Şanzelize düğün salonu. Güzel kitap. Aldığıma pişman olmadım. Zaten ben almadım. Hediye. Ablam aldı bana. Doğum günümde aldı yani 4 aralık oluyor. Siz zahmet etmeyin yay  burcuyum ben. Burcumun özelliklerini bilmiyorum. Eminim yansıtmıyorumdur. Yükselenin ne derseniz onu hiç bilmiyorum. Tuhaf tuhaf işler. Sanki seri üretim var o ayda doğan herkes aynı özellikleri taşıyacak. İnsan bu. Belli kalıplara koyamazsınız. Bunu söylediğime pişman oldum bak. Belli kalıplara koyuluyoruz. Aile içi, okul, arkadaş çevresi bizi belli çerçevelere kalıplara sıkıştırıyor. Kalıptan taşarsak eğer kesiyorlar. Sıradan olmamanın çabasındayken önümüze üzerinde x ve y lerle dolu 10 adet bilinmezlerle dolu bir kağıt getiriyorlar. Bu bilinmezlikler arasında kayboluyoruz. Sonra bu çocuk neden böyle espirler yapıyor spam. Ciddi konulara giremiyorum. Güzel de yazmıyorum zaten. Eminim bir çoğunuz vaktimi çaldın diceksiniz. Anket yapıcam öyle diyeceksiniz. Ben olsam öyle derdim. Kendi vaktimi daha çok çalıyorum. Daha fazla çalmaya da niyetim var. Buraya kadar okuduysanız teşekkür ediyorum birde. Sağolun en azından girmişsiniz. Girmeyenlere selam olsun.

20 Ekim 2015 Salı

deli



Eyyy Romalılar! Gerçi kaç kişiyiz ki? Çoğul eki fazla oldu. Eyy romalı! Efendim? Romalı mı değilsin? Sivaslı mısın? Tamam anladım. Eyyy sivaslılar! Öhüm öhüm. Nasılsın? Bakıyorum keyfin yerinde.  Ne mutlu sana. Benim gibi keyfini masanın üstüne bırakımış daha sonra geri döndüğünde bulamayan bir çok kişi gibi keyifsiz değilsin. Kim bilir nerde. Yer yarıldı da içine mi düştü acaba. Gerçi az önce ordaydım göremedim. Neyse. Bunu da boşverelim bakalım. Belki o bizi bulur. Hah şimdi hatırladım. Mutluluğun peşinden koşulmazmış eğer koşarsan senden kaçarmış. Mutluluk seni bulurmuş. Bunlar bi takım paralel kenarların uydurmaları. Ben şahsen daha önce  durup dururken mutlu olan birini görmedim. Benim bildiğim kadarıyla mutlu olabilmek için insanın birşeyler yapması lazım. Olması gereken o. Zannımca. Bakıyorum siz de görmemişsiniz öyle bişey. Ses yok. Suspus duruyosunuz. Biriniz de demiyoki talha haklısın. Sürekli hakaret sürekli hakaret. Ne yaptım bu kadar anlamıyorumki. Şizofren ettiniz insanı. Deli oldum. Hatta kafamda da huni olsa tam deliyim. Üşüyorum deli gömleğimi getirir misiniz? Malum kış geldi. Beni neden delirttiniz hala bilmiyorum. Açıkcası sormaya da utanıyorum. Cevaplardan korkuyorum. Bazı cevaplar kılıçtan daha keskin yaralar açabiliyor. Cümlelerimize dikkat edelim. Kamu spotu. Ya da sorayım. O kadar çok yaralandı ki artık yaralansa da hissetmiyorum kalbimi. Cevaplarınızı hazırlayın. Beni neden delirttiniz? Ne yaptım size? Veya ne yapmadım? İlkokulda bi arkadaşın kapşonuna kraker tozu dökmüştüm o yüzden olamaz herhalde? Bu kadar yaranın sebebi bu olamaz sanmıyorum. Neden bunu yaptığınızı bilmiyorum. Belki de sizde bilmiyorsunuz. Ama intikamımı alacağım. İntikam soğuk yenen bir yemektir. Hayır değildir! Sıcak sıcak alacaksın intikamını. Dumanı üstündeyken. Evet yapacağım. Alacağım intikamımı. Ne mi zaman? Hayır söylemicem. Hayır hayır size güveniyorum ben onlara güvenmiyorum. Onlar mı kim? Kim olduğunu onlar bilir. Pislikler be.
Neyse sakin. Ne diyorduk? Ne demiyorduk ki? Ağzımıza geleni saydık. Daha saymadıklarımızda var. Kapıdan geri dönenler oldu. Damsız gelmişler. Biz saydık sayalım da. Kötü mü ettik? Bilmem belki. Hep iç sesimin suçu bunlar. Beni yönlendiriyor. Kötü biri oldum belki onun yüzünden. Sürekli kulağıma birşeyler fısıldıyor. (iç ses mi kulağına fısıldıyor? asdasdada). Öyle demek istemedim. Anladın işte. Şöyle yap böyle yap diyor bana. Sabahtan akşama kadar virvirvir konuşuyor. Siniri bozuluyor insanın. Başıma ne geldiyse onun suçu hakim bey! Şikayetçiyim! Atın mapusa aklı başına gelsin. Yaz dostum güzel sevmeyene adam denir mi? Yaz kızım sanığın kişilerin kulaklarına kötü şeyler fısıldamak suçuyla 10 yıl 5 saat 2 dk vicdan azabına çarptırılmıştır. Bu süre zarfında efkarlanıp çay içmesi de yasaklanmıştır. Karar verilmiştir dağılın daha buraları toplıcaz.

11 Ekim 2015 Pazar

berke mi can?

Günlerden Çarşamba, çıkmaz ayın son çarşambası. Ay niye çıkmaz ya da çıkar da bize mi görünmez bu konu hakkında bir bilgim yok. Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir. Cahilim demenin başka bir yolu. Cümleye felsefik açıdan bakınca şaşı oluyosun. Evet bugün Çarşamba. Diğer günlerinden arasında kalmış bir gün. Diğerlerinden daha sıkıcı bir gün. Gerçi sıkı can iyidir derler. Kim der? Elalem der. Çok konuşuyo bu elalem. Vir vir vir vir. Aslında sıkı canın iyi olduğu falan yok. Belki ben canımın çıkmasını istiyorum? Bütün gün benimle duruyor. Bana katlanmak zorunda. Allah sabır versin. Düşünsenize bütün gün ensenize üfleyen akciğerle yanyanasınız. ÇILDIRIRSINIZ! Alt tarafta bir yerlerde (biyolojim iyi değildir oldum olası sevsem bu dersi) sürekli kavga etmek isteyen dalak falan var. İnsanın psikolojisi bozulur. Can olsan çıkmak istersin. Burda empati yapın. Yani elalem her zaman doğru söylemez. Çoğu zaman doğru söylemez. Sıkı can iyi falan değilmiş. Relax can iyi mi onu bilmiyorum. Bir de Berkecan var onu hiç sormayın.
Eee dersler nasıl kaça gidiyosun sen? İyi dedecim ellerinizden öperler. Yazacak bir şey bulamadım kusura bakmayın. İnsanların kusurlarını araştırmamak lazım. Bayadır yazmıyorum bloğa. Nedendir bilinmez değil. Bilinir. Okul falan var. Bunun yanında başka şeylerde var tabi. Amaan yazıyorumda ne oluyo? Okumuyosunuzdur siz. Şizofren ettiniz beni. Kendi kendime konuşuyorum. Pislikler be. Üstünüze alınmayın, çantanıza koyun lazım olur. Selametle ben kaçar.
Söylemeyi unuttum bu yazıda da bişey anlatmadım boş boş yazdım. Hakkınızı helal edin? Tamam mı? imam nasıl bilirdiniz diyince iyi biliyoruz diyin.


25 Eylül 2015 Cuma

layf of öküz

İyi bayramlar! Şaka şaka o kadar samimiyetsiz değiliz. Bayramınız mübarek olsun amcacım ver elini öpeyim. Yok yok sağol istemem harçlık kavurma ver yeter. Bu bayramda böyle geçiyor. Tarih atayım. Bugün bayramın 2. Gününün akşamı. Evdeyim. Adına kurban bayramı denilen 4 günün ikinci günündeyim. Ya da değilim. Nerde o eski bayramlar? Nereye koyduysan ordadır. Ben biyere koymadım masanın üstündeydi. Bayramlar çok da heyecanlı değil sanki. Eskiden bi kaç gün öncden bayram geliyor wuhuu derledi. Ben arife günü öğrendiğimde şok olmuştum! Yarın kurban bayramıydı! Anlamalıydım beni hayvan pazarına götürmelerinden! Boynuma bir de ip bağlamışlardı! Evet evet galiba beni bi öküzle karıştırmışlardı! Öküz olduğum doğruydu ama bu sadece bi sıfattı yani öyle bildiğin öküz değildim. Kafam karışmıştı. Galiba bişeyi kırk defa söyleyince oluyordu. Neden olmasındı? Kim bilir bana kaç defa öküz dediler. Al işte beni öküzle karıştırdılar kurban pazarında biyere bağladılar. Mutlu muydun? Mööö. İyice de alışmaya başlamıştım. Sonuçta yediğim önümde yemediğim arkadamda. Keyfimde yerindeydi. O vakte kadar. İki adam geldi (birisi çadırın sahibiydi) ve bana fiyat biçtiler. Neremi beğenmişlerdi anlamadım ki! Zayıf bi öküzdüm. Anlaşamadılar. Kurtulmuştum. Galiba. kurban edilmek istemiyordum. Daha otlayacağım otlaklar vardı. Ama kimin umrundaydı? Çadırın sahibide beni satmak için uğraşıyordu. O satmak için uğraşırken yanımdaki öküzlere baktım. Onlar da benim gibiydi. Öküz adamdık. Tanıştık. Kaçmayı düşündük ama kaç kaç nereye kadar. Hepimiz haberleri izlemiştik kaçan öküzlerin sonunu. Hepsi de mutlu sondu. Onların açısından. Bu olmaz dedik. Hutbede dinlemiştim kusuru olan hayvanlar kurban olmazmış. Dişimizi kıralım dedim. Olmaz dediler. Galiba korktular. Yine bazı adamlar geldi. Bu sefer anlaştılar. Yarın sabah kesilecektim. Bütün hayatım film şeridi gibi önümden geçti. Baya sıkıcıydı. Bütün gece uyanıktım. Sabah oldu. beni kesimhaneye götürdüler. Besmele getirdiler. O an uyandım. Galiba rüyadaydım. Uff ne biçim hikaye yazdım. Lost gibi hikaye oldu. filmini çekmek lazım. Layf of öküz. Şaka maka acaba kurbanlık hayvanlar böyle korkuyolar mıdır? Korkmazlar galiba. bazı hayvanlar (ben gördüm) hiç sorun çıkarmıyor. Kendi kendine kıbleye göre yatıyor. Hiç itiş kakış yok. Bazıları da atlaya zıplaya. Acemi kasap da varsa işin içinde çok kötü şeyler oluyor. Hayvana yazık. Kurban olmaya gelmiş onda da acemi kasaplar hayvana eziyet ediyor. Neyse kavurma yediniz mi? müthiş bi şey. Muazzam bi tadı var. Allah vejetaryenlere akıl fikir versin. Ot yesinler onlar anca. Etin tadını ve sağladığı yararları hiçbir ot veremez. Öyle yani. Kavurma ye. Ayrıca yarın da bayram! Bugün bayram erken kalkın çocuklar. Bayramınızın üçüncü mübarek olsun. Şimdiden söyliyeyim. Hadi görüşürük.

18 Eylül 2015 Cuma

gökyüzü

Hiçbir şey yapasım yok. Sadece oturup saatlerce gökyüzünü izlemek istiyorum. Mavi gökyüzünü. Bulutlara bakmak istiyorum. Pambık gibi bulutlar. Acaba bulutlar bütün dertlerinden kurtulup tüy gibi hafifledikleri için mi gökyüzündeler? Yoksa bilimin uydurduğu şeyler yüzünden mi? bilmem. Ben ne bilirim ki? Ben de mi bulutlar gibi olmak istiyorum acaba? Onlar gibi dertlerimden kurtulsam, gökyüzünde süzülsem. Ne güzel olur. İçim dolduğunda bağırıp çağırırım, insanlar buna gök gürültüsü derler ama bilemezler benim çığlıklarım olduğunu. Nerden bilsinler ki? Siz biliyo musunuz? Bilmiyoruz. Nerden bilelim ki? Gökyüzünde kuşlar vardır bilir misiniz? Ebabil kuşları vardır. Minnacık taşlarla bi orduyu yok etmişlerdir.  Göç eden kuşlar da vardır. Havalar soğuduğundan sıcak diyarlara giderler. Neden gittiklerini bilmezler sadece içlerinden bi ses onlara öyle yapmasını söyler. Bi de taklacı kuşlar vardır ama oraya girmeyelim. Kuşlaaar sizin gibi hür olmak vardıııı. Göç eden kuşlar gibi olmak isterdim. Hiçbir şeye bağlı kalmadan ordan oraya uçmak. Onlar gibi yolumda ilerlemek isterdim. sonuçta onları yolundan alı koyan tek şey ölüm. Ölürlerse de yollarında ölüyolar.  Yanlarında onlarla aynı yolda yürüyen/uçan kuşlar da var. Bilimin dediğine göre kuşların içinde pusula gibi bişey varmış. Yönlerini kaybetmiyolarmış. Keşke insanlarda da olsa. Doğru yoldan ayrılmazlardı. Işık kırılmadığı yada yansımadığı zaman doğru bildiği yolda gider, ayrılmaz. Peki ışığın bi kalbi mi var da kırılıyor? Bilmem. Belki vardır. Bilemeyiz. Güneş aslında bi yıldızmış. Diğerlerinden daha büyük bir yıldız. O kadar büyük ki onun çevresinde dönüyoruz. Onunda daha büyüğü var. O da ondan büyük olanın etrafında dönüyo. Peki başı dönmüyor mu? Bilmem. Dönse bile dahi işini kusursuz hallediyor. Yaratan ne güzel yaratmış. Her yeni gün onunla başlıyor. Onsuz bir gün düşünemiyoruz. Değil mi? yoksa düşünebiliyor muyuz? Ne mutlu bize düşünebiliyoruz! O koskoca pasparlak güneş bile akşam olunca batıyor. Peki sonra ne oluyor? Karanlığa mı gömülüyoruz? Hayır. Ay doğuyor. Dolunay, yarım ay, hilal (bunda niye ay yok?). evreleri var. Her gün farklı bi yüzüyle karşılıyor bizi. Gecemize güneş oluyor ama gündüz ki gibi bakınca gözümüzü acıtmıyor. Sanki daha şefkatli gibi. Şefkatli olmasının sebebi zamanında çok yara almış olması. Anlamadınız değil mi? anlamazsınız tabi. Ayın üstünde çok kraker (biraz açımda) pardon krater var. Krater nasıl olur? Gök taşları zamanında çok çarpmış aya. Zarar vermişler kırmışlar onu. Arkalarında çok yara bırakmışlar. Bu yüzden ay bize şefkatli davranıyor. Yine mi anlamadınız? İlla bilimsel mi konuşalım? Ayın yüzü pürüzlü olduğu için güneşten gelen ışınların hepsi yansımıyor. Pürüzlü olmasaydı gelen ışınlar direkt olarak yansıyacak ve güneşten bir farkı olmayacaktı. Oldu mu? Bütün sihri gitti olayın. Bilmemek daha heyecan verici. Cahillik daha keyifli. İnanın bana. Öğrendikçe mutsuzlaşıyosun. Veya inanmayın. Siz bilirsiniz. Bilirsiniz değil mi? mutluluk zor. Mutlu olmak zor.  Hele hele bu dünyada. Ben öbür dünyaya gitmek istiyorum arkadaş! Ama önce mutsuz olmak gerek galiba. dertlenmek gerek. Nolacak bu dünyanın hali demek gerek. Gayret göstermek gerek. Yoksa öbür dünyamız bu dünyadan daha kötü olabilir. Olmaz inşallah. Mutlu olmak için mutsuzluğu göze alanlardanız. Mutlu olmak istiyoruz. En azından ben öyle istiyorum.  Gökyüzüne bakarak az da olsa mutlu olabiliyorum. Hiç bir şey yapmadan saatlerce bulutları seyrederek mutlu olabiliyorum. Gökyüzü de mutlu mudur acaba? İçinde kelebekler uçmuyor ama kuşlar uçuşuyor. Gökyüzü olmak istiyorum. Masmavi. 

14 Eylül 2015 Pazartesi

süper kahraman

Bu sabah kalktığımda süper güçlerim yoktu. Daha önceden de yoktu. Keşke olsaydı. Her zamanki gibi sıradan düz Talha’ydım. Moralim bozuldu. Bu sefer ümitliydim süper kahraman olacağımdan. Bütün filmlerde kahramanlar ya sabah kalktığında süper gücü oluyodu ya da kaza geçiriyodu (acaba denesem mi?). Benim olmadı. Nerde yanlış yaptığımı bi türlü bulamadım. Hayal kırıklığına uğramıştım. Boşuna mı uyuyodum ben? Hı? Süper gücüm olaydı nolurdu? Uçsaydım felam. Düşünce gücümle birşeyleri kontrol edebilsem mesela çok güzel olurdu, baya güzel olurdu. Yerimden kalkmadan mutfaktan su getirebilirdim. Şimdi getiremiyorum susuzluktan kum olucam. Allah’ını seven üstüme su atsın. Süperimsi güçlerim olmayışı süper bi insan olmadığım anlamına gelmez değil mi? neden soruyosam  artık. Benim süper olduğumu bilmeyen yok. Bensiz bu dünya çekilmez (kendini beğenmiş emoji). Düşünsenize ben yokum (korkan emoji). Resmen katliam.

Şimdi size filmlerden gördüğüm kadarıyla bir kahraman tarif edicem. Şampuan reklamında oynayan adamların saçı + biscolata reklamlarındaki adamın vücudu + yeşil ya da mavi göz + Amerikan olacak ya da uzaydan gelecek + tayt = kahraman. Bence kahraman bu değil ya. Baksana (bakma) tayt giyiyor. Şahsen ben tayt giyen birinin beni kurtarmasını istemem, kurtarmasın beni. Vurun beni kötü adamlar taytlı kahraman geliyor beni kurtarmasına izin vermeyin. Kahraman nasıl olur? Öncelikle tayt giymeyecek. Kumaş pantolon giyecek (kışın içlik giyebilir), şalvar da olur. Üstüne de keten gömlek. Sonra kahramanımız lolipop alacak ve bi çocuğa verecek. Al sana kahraman bozdur bozdur harca. Daha ne istiyosun?

Saçmaladığımın farkındayım. Tam ciddi olucam bi gülme geliyor. Beni de böyle kabul ediceniz başka çareniz yok. Hade ben kaçar. (bütün bunları düşünce gücümle yazdım süper güç sayılır mı?)

10 Eylül 2015 Perşembe

King Kong

Hangimiz sevmedik çılgınlar gibi? Hangimiz sevdik çılgınlar gibi? Hangimiz sevdik king kong gibi? Hikayesi çok acıklıdır yazık hayvana. Filmini izledim. Beyaz adam bi adaya gidiyo. Gidiyo işte sen bizi mecliste temsil et. O da diyo yok etmem. Olay böyle değil tabi. Bizim bu batılı beyaz adam galiba film çekmek için bi adaya gidiyo. Her zaman olduğu gibi orda yerliler oluyo falam. Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı falan derken bunlar batılı beyaz adamla gelen artis kızı kurban etmek için alıyolar adanın king konga ait bölümüne gidip bunu bağlayıp bırakıyolar. King kong geliyor bunu alıp inine (inlerine ineceğizdeki in bu değil) götürüyo ama yemiyo. Aslında yiyecek ama doktor hemen ana yemeğe geçme demiş önce çorba falan içiyo. O ara bu kızı seviyo. Kızı son model spor arabasına bindirip mahallede bi tur atıyo (İsmail yk hatırlayanlar faw). Sonra bunu bi mağraya götürüyo gösteriyo bak burda benim emmi oğulları var hepsi öldü ben tek kaldım okeye 4. bulamıyorum diyo. Kız üzülüyor tabi. Tabi bu arada batılı beyaz adam kızı kurtarmaya geliyor kızı kurtarmışken king kongu da alıp new york a götürüyolar. Koskoca orman kralını maymun ediyolar. Yazık hayvana. Batılı beyaz adamın zulmüne uğruyor. Sonra bu bizim fakir ama gururlu king kong sevdiyi kızı bi gece kaçırıyor kız bohçasını alıp bunla gidiyo. Kızın babası csı fbı falan ne varsa topluyo bunların peşinden yolluyo. King kong nerden aklına geldiyse kapitalizmi de yıkayım deyip gökdelenin tepesine çıkıyo. Bağrıyo “seviyorum ulen!!!” kız yanında tabi. Kız duygusal falan ağlıyo. Sonrasını siz de biliyonuz king kong wefad. Kız şrfsz çıkıyo hemen bunu kurtarmaya gelen batılı beyaz adamın yanına gidiyo. Sonuç olarak batılı beyaz adamın azk. King kong adam gibi adamdır. Duygusal bi filmdi sonunda baya ağladım. King kong gibi sevmeyeceksiniz sevmeyin. Sevcekseniz king kong gibi sevin. Giderken kapitalizmi de yıkın. Alet olmayın. Diyeceklerim bu kadar. Saçmaladım. Saç mallanmaz taranır. Bu şaka yüzünden insan katil olur. Şakayı ben yaptığım için gülüyorum ama başkası yapsa şu an boynumun üstünde bulunan kafayı atardım. Kafa nereye biz oraya olduğu için (çok uyumlu bi çiftiz onsuz yaşayamam) ben de onla beraber giderim.
Son olarak batılı beyaz adamlardan ve onların yanında getirdikleri artis kızları sevmeyin sonra maymun ederler. Film bunu anlatıyo en azından.
Yazacak birşey bulamadığımdan bunu yazdım bunla idare edin

5 Eylül 2015 Cumartesi

cumartesi

Günlerden cumartesi. Cuma-ertesi. Cumadan sonraki gün.  Ne anlatmak istedim? Hiç bir şey. Anlatmaya gerek yok laf kalabalığı hep bunlar. Kahvemi aldım yanına da kokosıtar (Hindistan cevizli çikilat) aldım. Niye söylüyorum bilmiyorum. Farenin pili bitmiş tak çıkar yapıyorum. Çok sinir bozucu bişey.  Neyseki bizim yani insanların pili yok. Pili yok derken bize pil takmıyolar. İçimizde var. Heveslerimiz var. Heveslerimiz tükenince biz de tükeniyoruz ve farede olduğu gibi tak çıkar da yapamıyoruz veya başka bir heves de takamıyoruz. Bataryası çıkmayan telefon gibiyiz yani. Bozulunca servise yolla. İnsan oğlunun servisi var mı acaba? Beynimin bi kaç tahtası eksik onları taksınlar. Doğru düzgün düşünemiyorum. Galiba bu sorunu yaşayan bir tek ben değilim. Benden daha beterleri var. İnsan olduğunu unutmuş (ya da unutmamış) insanlıktan çıkmış. Hayvan gibi şii yapıyolar. Onları eşşek sudan gelinceye kadar dövmek lazım. (eşşek hiçbir zaman sudan gelmemiştir.) ne demişler? Laftan anlamayan aduketten anlar. Büyük ihtimal buna benzer bişey demişlerdir. Eskiden insanlar az konuşurmuş ama konuşunca da harbi konuşurlarmış. Şu atasözlerine bakar mısın? Hala geçerli. Demekki hakikat imiş. Şimdi napıyoruz? Çok konuşuyoruz ama bütün laflarımızı bir araya getirsen bi  atasözü çıkmaz. Çok ve boş konuşuyoz. (bunu sen mi söylüyosun? Evet). Bunu kanıtlayabilirim. Tivitır profilinize girin, kaç tivit attığınıza bakın, en azından 10-15 tivitinize bakın. Şimdi benimkine girin, bakın, yürütün onları. (^^). Tivit yürürmü demeyin. ya yürürse? Şimdi dersiniz “ne yapalım yani ciddili mi konuşalım hep?” ben de derim “yooooo”. Ama siz ciddli şeylerde konuşmaya ÇALIŞIYOSUNUZ. Ama olmuyor. yanlış düşüncenizi başkalarınıza aktarıyosunuz. En basitinden ciddi bir parti meselesini gelip taymlaynda tartışıyosunuz. Arkadaş bu site bunu konuşulacak yer değil. Parti meclisinden konuş. Değil mi? evet haklıyım. Şimdi de diceksiniz “ciddili konuşmicaz mizah da yapmıcaz ne yapcaz?” ben dicem “yooooo”. Mizahın da bir sınırı vardır yani bence öyle. Her mizah yapılmaz. Bazen vıcığı çıkabiliyor. Benim otomatik frenim var mesela. Vıcığını çıktığını hissedince tokat yiyorum hem de sadece 9.99$ aynı gün ücretisiz kargo iletişim yok çünkü biz sizi buluruz. (a)sosyal medyada dikkatli olmak lazım. Yapmadığın bir şey yapmış gibi gözükebiliyor anında damgalanıyosun. Candymden biliyorum. (şaka şaka bilmiyorum daha olmadı öyle bişey olmaz inşallah.) yanlış bilinmek çok kötü bir şey Allah korusun.
Yine saçma sapan bişey yazdım (yüzü yere düşmüş emoji). Gelişir belki ya boşuna okumuyoruz. Neyse ben gidiyorum.

1 Eylül 2015 Salı

{°.°}

Eyyy türk gençliği! Birinci vazifen beni feno yapmak! Şaka şaka ne fenosu. 884 takipçi neyime yetmiyor? Yetmiyor arkadaş. 10 tanesi fav atıyo (gözleri ne kadar gülsede içi kan ağlayan emoji). 1000 olaydım iyiydi. O da olur inşallah. Derdimize bakar mısınız? Kaç takipçimiz var. Fındık kabuğunu (ben fındık dedim siz kabak çekirdeği de diyebilirsiniz kaju da olur bütün kuruyemişlerde olur) doldurmayacak şeyleri kendimize dert ediniyoruz. Ne kadar çok acı var. Neyse ki acı seven bi insanım. En azından yemekte seviyorum. Ağzım yandıkça daha çok yiyesim geliyor. Galiba kendime acı çektirmeyi seviyorum. Oladabilir. Sonuçta küçükken düşüp bacağımı kanattığımda orası yara olurdu, üstünde kabuk oluşurdu. O kabukları canım yana yana kopartırdım. Mazoşist deniyodu galiba. öyle bişey. Kelimelerin ne önemi var karşımdaki beni anlayabildikten sonra? Değil mi? değil ama olabilirde. Sonuçta kendimizi kelimelerle anlatıyoruz. Twit atarken kendimizi yüz kırk karaketere sığdırıyoruz, bazen sığdıramıyoruz, kendimizi anlatmaya yetmiyor kelimeler. Bu yüz kırk karakter olayı dm de kalktı. Galiba @jack (bilmeyenler için yerin dibi not: twitter’ın ceo su)millet daha rahat yürüsün diye yaptı. Gençler yürümeyin. O kadar yürümek istiyosanız açın subway surf’u veya başka bi sonsuz koşu oyununu onda yürüyün. ben sabah sporumu bile subway surf te yapıyorum. Arkamdan koşan o polis olmasa koşacağımda yok gerçi. Galiba durunca beni yakalıyacaklar korkusuna koşuyorum, ilerliyorum. Yerimden memnundum oysa ki.  Geri kalmaktan korkar olduk. Aslında kime göre geri kalıyoruz o da ayrı. Ben kimseye göre geri kalmıyorum ama onlar bana geri kaldın da diyebilir. Benim geri kalmışlığım onların ileriliğinden/çağdaşlaşmışlığından belki daha hayırlıdır? Belki ben uçurumun kenarından manzarayı seyrederken onlar daha ileriye gitmek için uçurumdan atlamıştı? Hömm. Çok konuştum. Gerçi burda yüz kırk karakter sınırı yok. Ama zaman sınırı var. Sizin zamanınızı almak istemem. Ayrıca gevezeliğin lüzumu da yok? (çok gevezeyimdir).
Bu arada “Bu Böyledir”i bitirdim. Kitabın sonuna kadar hiç bişey anlamıyosunuz, kitabın sonunda da bişey anlamıyosunuz. Sonra internetten bakınca haaaaaaaa diyosunuz. Ne anladığımı anlatmıcam siz okuyun.
Yine konusu belli olmayan bi yazı yazdım biraz da saçma oldu. bunlara başlık da bulamıyorum.

30 Ağustos 2015 Pazar

Zafer?

Saat 01:21. Uyusam uyurum ama uyumucam. Kendimin sözünü bile dinlemiyorum (ne kadar da marjinal bir erkek). Yobazın günlüğünü bitirmeme 14 sayfa kaldı, yarın bitiririm. Ondan sonra on bir. Bitirince Mustafa Kutlu okumayı planlıyorum. Çerez niyetine hikayeler. Sonrada … başka bi kitabı seçer okurum orası önemli değil. Haa bu arada size kitap okuyun demiştim. Okumayanın kulağına örümcek girsin demiştim. Okudunuz mu? Burdan duyamıyorum içinizden evet okudum demenize gerek yok. Okuyun arkadaşlar okuyun. ama saçma şeyler okumayın yav. Vampirli roman ne azk? Okudun da ne oldu? zaman kaybı, israf. Yabancı okumayın demiyorum, düzgün kitap okuyun diyorum. Kitap. Okul. Okulların açılmasına 29 gün 6 saat kaldı. Bir yandan açılsın diyorum bi yandan istemiyorum. Yani açılsa bi türlü açılmasa bi türlü. Okullar açılınca yazmaya devam eder miyim bilmiyorum. Belki devam ederim. Hocalara falan da veririm adresi girer okurlar. Göndermeli kısımlar yüzünden okuldan atılmazsam iyi .s . Neyse okul konusuna girmeyelim anlatıcak bişey zaten yok. Konuşacak birşeyim yok. Anlat desen ne anlatcam. Asistan da bulamadım. Benim gibi muhteşem (üç kere yazım hatası yaptım ne kadar muhteşemim siz düşünün) bir insanın nasıl asistanı olmaz? Kabul edilemez. Hatta kendi ülkemin kralı bile olmalıyım. İsmini de cahilistan koyarım. Ben ne dersem o olur. Bana laf edenin saçlarına sakız yapıştırırım. Fazla acımasız oldum dimi?
Bir uyku molası
Saat 15:12. Televizyonda her kanalda sağ üst veya sol üstte Türk Bayrağı ve Atatürk var. Acaba neden koydular diye düşünürken bugünün 30 Ağustos Zafer Bayramı olduğunu fark ettim. Şöyle bir düşününce pek de bi zafer kazanamamışız. Nasıl mı? dışarıya çıkın etrafınıza bakın. O gün yurttan kovduğumuz düşmanlarla ne farkımız kaldı? Aynı kıyafetler aynı telefonlar aynı düşünce yapısı aynı aynı… İnsanın aklına söyle bir soru geliyor (en azından benim aklıma geldi) madem onlara benzeyecektik hazır ayağımıza kadar gelmişler niye kovduk? Cevabını bekliyorum. Hmmm cevap yok. Cephede kazandığımız savaşı normal hayatta kazanamadık be. Televizyonlara internetle gazetelerle dergilerle hayatımıza girdiler. Yazıklar mı olsun bize? Olmasın bence hala umut var. Bilmiyorum yanlış da düşünüyo olabilirim, ama sonuçta düşünüyorum. Düşünmüyenler de var etrafımızda. Düşünüyorum öyleyse varım. Kim söylemişti bu sözü? Bi insan evladı söylemiş iyi söylemiş. tekrara düşücem ama kitap okuyun. okumayınca olmuyor. Bu yazın başından beri 4 kitap okumuşum: hamza (ömer faruk dönmez), bir yobazın günlüğü (ömer faruk dönmez), Kürk Mantolu Madonna (Sabahattin Ali), Gayri Resmi Hayatlar (Abdulgani Bozkurt). Ne kadar az okumuşum dedim. Bugün Bu Böyledir (Mustafa Kutlu) ya başlayacağım. 90 sayfaymış bitiririm bugün okuyamazsam yarın bitiririm. Galiba bundan birinci paragrafta bahsetmiştim. Neyseki ben tekrara düşebilirim nasıl olsa yazar değilim. Yazar ne yazar ne yazamaz. Bu böyle değildi sanki. Dimi? Yaşar ne yaşar ne yaşamaz (aziz nesin) vardı. Yazarını tanısam alıcam kitabı ama cahilliğimden ötürü tanımıyorum. Ekşi sözlükten vb sözlüklerden baktım yaşar diye bi adam var bunun kimliği yok, devlet vermemiş. Neler yaşadığını anlatıyo. Biraz komiklikliymiş. Aranızda okuyan varsa bişey desin. Huuuop? Söyleyin tamam mı? ismi ilgi çekici okuyasım geldi. Neyse fazla uzun yazdım galiba. bu akşam atarım bunu bloğa. Bi baştan sona okuyayım.
Okudum. Çokzel olmamış ama yine de atcam.

28 Ağustos 2015 Cuma

tövbesi geçmez

Saat 15:15. Biri beni düşünüyo. Kim düşünüyo acaba. İnşallah kötü bişey düşünmüyodur. Evde kimse yok. Biraz kitap okudum. Az önce mutlu öl yeter’in müziğini açtım. Pambık gibi bulutlar. Ne güzel diziydi onu da bitirdiler. Şrfszlr. Güzel olan ne varsa ya ata binip gidiyo ya da final yapıyor. bugün Cuma. Enseni kapa. En sevmediğim şaka. Bugün yaptılar. Aha şimdide leyla the band çalıyor. Durup durup hüzünleniyor insan. Aslına bakarsan ne yazacağımı bilmiyorum. Bunları yazarken bi yandan da taymlayna bakıyorum. Hunharca rt atıyolar. Eskisi gibi değil yav (siteye bi buçuk yıl önce geldiğimizi hesaba katarsak). Eskiden daha heycanlıydı felam. Şimdi herkes birbirine yürüyo. Çoğu kişi hesabı kapattı ya da başka hesaptan gizli gizli izliyor. Ne demiştim rt demiştim ff demedim. Onu da diyim. FF de veriyolar. Bana vermediler 3-4 kişi verdi o da toplu ff. En bi sevmediğim. Giden döner mi? Bu acı geçer mi? Ardından mario şarkısı başladı azk. Adam akıllı dertlenemiyoruz. Bu ara yapacak bişey bulamıyorum. Bisiklet hala gıcırdıyor. Bisikletçiye gittim sıcaktandır dedi. Sol pedal hunharca gıcırdıyor. En iyisi bi bilene göstermek. Bilirkişi. Her bişeyi bilen kişi. En iyi o bilir. Adamın dibi. Bizim gibi cahil değil tabi. Cahil herif. Bu nick/takma ad’ı öylesine seçmiştim. Sonra herkes cahil dedi. Cahil dedince ilk akla ben gelince kalsın bunu kullanıyım dedim. Harbi harbi ne konuşacağımı bilemiyorum. Asistan lazım bana. Gazetelere ilan mı versem napsam. “Konuşturulmak Üzere Asistan Aranıyor.” Dur erkek de yazayım. İletişim bilgilerimi de yazayım. Heh tam oldu. bakalım cevap gelecek mi? bana kahve de yapar. Kahve demişken gideyim yapayım. Biraz kaçamak yapıp içine bi tane küp şeker de atayım.

Bir kahve yapım süresi ara

Geldim. Dolapta negro da varmış onu da aldım. Güzel oldu ikisi birden. Bu arada zayıfladım ben. 3 kilo vermişim. 3 KİLO. Biliyorum siz kilo vermeye çalışıyosunuz ama ben almaya çalışıyorum. Zayıf zayıf olmuyo be. Kıyafetler üstüne oturmuyor. Karar verdim hergün 2 tane somun (somun ne ya? tam ekmek işte) ekmek yanında da meyve suyu tüketicem. Kilo alıcam mı onu zaman göstericek. Birlikteyiz birlikteyiz! Arka fonda bu var. Seçim çalışmaları çokzeldi. 1 kasımda yine seçim olacakmış. Olsun. Ülkenin başında birisi dursun. Dursalarda pek bi işe yaramıyolar ama en azından göstermelik de olsa birisi dursun. Ben gidiyim. Gidiyim ya zaten yazcak bişey yok. Büyük ihtimal bunu paylaşırım ben. Napcaz artık. Yazıyoruz o kadar. İlerde daha güzel yazarız belki. Sayısalız diye yazmıcaz mı yani? Bi arkadaş var sayısallar kitap mı okur? Diyo. Ben varım dedim. Sen istisnasın dedi. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Küfür de etmiş olabilir bilemiyorum. Anlamadım. Kitap okuyun. Okumayının kulağına örümcek girsin. Tövbesi geçmez.


25 Ağustos 2015 Salı

hoayda

Sevgili günlük. Olmadı böyle. Olmuyor. Olmasın. Triplere girdim. (trip atan emoji). Bugün bütün gün dedemlerdeydim. Canımın içi sıkıldı suyu çıktı. Tadı acı bişey. Tavsiye etmem. Siz siz olun canınızı sıkmayın. Bütün gün telefonla kitap arasında gittim geldim. Akşama doğru dayım geldi. Kendisi herkese akıl verir. Tam bir yönetici adam. Kendi hayatı başarılı mı? Pek değil ama çok güzel akıl verir. Patron olarak doğmuş ama patron olamamış. İnsan bi noktadan sonra gıcık oluyo. Neyse konumuz dayım değil çünkü anlatmaya kalksam baya uzun sürer. Geçen gün bizi (ananem dedem ben benim ailem kendi ailesi) pikniğe götürcem diye bi haldır küldür hazırlattı. Sabah 8 buçukda kalktık ayaktayız (bize 9 da yola çıkıcaz dedi). Aradık dedik nerdesin. Uyuyorum 1-2 saate hazırlanırız dedi. Ben “hoayda” dedim. Bir buçuk saati biraz geçti arabayla geldi. Bindik. Biz bekliyoruz ormanlık alana götürcek. Hayaller ormandı hayatlar Kastamonulular derneğinin çay bahçesinde düzenlediği “piknik”. Tabi biz şok olduk. Neyse tamam dedik. Gittik oturduk. 1-2 saat sonra mangal yaktılar. Dayım beni çağırdı. Al şu etleri dedi dağıt dedi. Tanımadığım sevmediğim (evet tanımadan sevmiyorum, kitapları dış kapakları da göre yargılıyorum)insanlara mangal dağıttım. Koşa koşa dağıttım hemen kaçtım ordan. İyiki kaçmışım köçekler oynamaya başladı oldum olası sevmedim. Bi insan zeybek gibi bi halk oyunu varken niye köçek oynar aklım almıyor. Zevkler ve renkler ne kadar tartışılabilir olsada kimsenin kalbini kırmamak için bu bahsi kapatıyorum.  Dayım bi kaç kez yanına çağırdı gel izle diye ben yine vın kaçtım. Sonra program bitti evlere dağıldık. Asıl mesele bu gün oldu. durup dururken benim insanlarla tanışmadığımı kaçtığımı söyledi. Ben de kabul ettim tamam doğru. Durup dururken hizmet de ettim. Sonra tekrar insanlardan kaçtığımı söyledi. Ben insanlardan boşuna mı kaçıyorum? Sevmiyorum abi. İnsanlar hoşuma gitmiyor. İnsanla konuşcağıma gider kuşla kediyle konuşurum gider balıkla konuşurum (yakında alıcam bi tane yani yeni kankeytom olcak). Ben oldum olası böyleyim. Her gittiğim yerde en fazla 2 samimi arkadaşım olur diğerleriyle konuşmam bile. İlkokul 1. Sınıfta bi  süre tek tabanca takıldım kimsenin ismini dahi bi kaç hafta öğrenmedim. 5. Sınıfta okul değiştirdim o zaman da bi süre arkadaşım olmadı. Yalnızlık hoşuma gidiyo. Şizofren gibi oluyorum ama hoşuma gidiyo. Sonuçta yanımda bir arkadaşım olsa da yalnız oluyorum. Gereksiz kalabalığa gerek yok. Ne kadarda vahşi bir cahil. Aslında bu yazımda Sait Faik’İn olduğunu sandığım “Dünyayı güzellik kurtaracak. Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.”  Sözünü kendimce yorumlayacaktım. Yorumlayamadım. Söz güzel söz. Adamlar düşünüyo. Yok yok. Onlar düşünmüyor. Başka bişey yapıyor. yoksa ben de düşünüyorum bütün gün şizofren gibi düşünüyorum. İç sesim de var. Dertleşiyoruz. Çok ortak yönümüz var. Biz de düşünüyoruz onlar da düşünüyo biz niye onlar gibi artislikli sözler bulamıyoruz? Çünkü yanlış düşünüyoruz. Biz güzel söz bulayım da tivit atayım feno olayım derdindeyiz. Onlar bir şeyler anlatma derdindeler. Galiba yani ben öyle düşünüyorum. Yanlışım varsa düzeltin. Neyse insanları sevmiyorum. Sizi de sevmiyorum ^^. Necmeddin bro seni seviyorum bak o ayrı. Sokakta yürüyoruz. İnsanların arasında. Yüzlerinde maskeler var. İçlerinde kim bilir neler düşünüyorlar ama bize karşı gülüyorlar. Bi söz vardı tam hatırlamıyorum. Twitterda bi abinin sohbetini almışlar. Karşımızdakilerin düşüncelerini duyabilseydik onlardan iğrenirmiydik ne öyle bişey diyodu ama doğru diyordu. Bi bakayım belki galerimdedir.
Bilmem kaç dakika ara

Buldum. Mektebi suffa yazıyor. Diyor ki “her birimizin şeytani düşüncelerini bilseydik var ya birbirimizden daha kötü birisini görmemiş gibi kaçardık.” Tamamen doğru bir söz. Kimseye güvenemeyiz. Bazen ben bu muyum lam diyip kendimden kaçmaya çalışıyorum ama olmuyo. Denemeyin. Ben denedim. Neyse konusu ne kadar kopuk olsa da ana fikri anladınız galiba ya da ben saçma sapan şeyleri bir araya getirdim. Zaten amaç içimi dökmek. Ben döktüm. Siz toplayın. Hadi ARV.

23 Ağustos 2015 Pazar

aklıma başlık gelmedi

Nasıl başlayacağımı bilemedim. Düşündüm ama bi sonuç çıkmadı ben de direk böyle başlayayım dedim sonuçta siz anlayışlı kişilersiniz, değil mi? Öyledir ya. bu arada ilham yine gelmedi ama selamı var, ellerinizden öpüyormuş. Nerde diye sorarsanız bi arkadaşa gitmiş hasta mıymış neymiş. Hastalık çok zor şey.  Hiç bir şey yapamıyosun, bütün gün yatıyosun (acaba ben hastamıyım). Aslında ben de şu an pek iyi değilim üstümde öküz var. Öküz derken canlısından bahsetmiyorum canım. Öküz varmış gibi haraket edemiyorum , yorgunluktandır. Geçen gün bisiklet sürmeye gittim, az gittim uz gittim, dere tepe düz gittim, sağda solda ne varsa hepsinin fotoğrafını çektim (instaboy olmak için ama yine olamıcam galiba, bu arada instagramda da cahilheriftalha olarak geçiyorum takip pls). Aslında biraz dikkat edince çokzel kareler ortaya çıkıyo. Sandallar gemiler felam var. Bi ara gökyüzüne baktım, bulutlar muhteşem. Gökyüzüne bakıp imana gelmeyen yoktur herhal. Bakınca tekbir getiriyosun. İnsanlar bir şey derler (aslında çokşey derler ama onların konumuzla alaksı yok) gökyüzünün rengi denize yansıdığı için deniz maviymiş. Peki size bi soru (korkmayın zor değil sadece biraz düşünmeniz gerek) gökyüzünün rengi niye mavi? Çümkü denizin rengide gökyüzüne yansıyıp gökyüzünü mavi yapıyor. çok mantıklı değil mi? Değil. Aslında bütün olay bakış açısı. Bazılarına gökyüzü kasvetli bile gelebilir, hüzünlü gelebilir, bazı şeyler hatırlatır felam. (çokzel gökyüzü resmi çektim). Neyse fotoğraf çeke çeke sürdüm. Sonra geri döndüm tabi. ”Denize girmek tehlikelidir” yazan bi tabela asmışlar, ama insanlar yine giriyo. Aslında “yaşamak tehlikelidir” yazan bi tabela da lazım. Ölüyosun sonra. Bi bakmışsın seni mezara koyuyolar, sağda solda ağlayan akrabaların. Korkunç bir manzara. Allah hayırlı bi ömür nasip etsin. Amin. Bu arada bisiklet gıcırdamaya başladı sürerken. Gıcık oldum. Gırç gırç ediyo. Gırç gırç ede ede çimenliklere geldim. Pamukşeker aldım yedim. Az kalsın ölüyodum.  Talha. Pamuk şeker yerken öldü. Millet güler be. Kedi felam vardı çok tatliştiler fotoğraflarını çektim (instaboy Talha). Başka da bişey yapmadım eve geri geldim. Yorulmamıştım. Sabah kalkınca yoruldum. O ağrı sonradan vurdu bana sanki birisi bana çaktırmadan laf atmışta bi kaç gün farkedip sinilirlenmişim gibi. Bu arada marsta yengece benzeyen fosilleşmiş bi kalıntı bulmuşlar. Zaten daha önce kadına benzeyen bişey de bulmuşlar. Adamların teorisi de şu: daha önceden orda uygarlık vardı ama işgal edildi. Bunu da etrafa saçılmış bazı maddelerden tahmin etmişler. Çok bilim kurgu izliyolar. İşleri güçleri yok neler araştırıyolar. Hayır diyelim orda uygarlık vardı yok oldu. ne işimize yarayacak? Benim hala sarjım bitiyo bence bu konu üstünde çalışmalılar. Allah izin verirse yarın gidip makine yağı alıcam bisikletin amortisörüne felam sıkıcam bakalım gıcırdaması kesilecekmi. İnşallah kesilir. ATı alan üsküdarı geçti ben yayan gidiyorum.

20 Ağustos 2015 Perşembe

Allah akıl fikir versin. amin.

İsmail abi! Hooop! Naptın? Tabi konumuzun bununla bir alakası yok bu aralar çok leyla ile mecnun seyrettim ondandır. Geçen yazdığım yazı galiba beğenildi bu yüzden devamını getireyim dedim ve bunu günlük gibi hatta günlükten daha çok birkaçgünlük yapmayı düşünüyorum (evet cahillerde düşününür) ve istiyorum ayrıca diğer bazı şeylerde istiyorum ama olmuyor orasını başka bi zaman anlatırım. Bu arada söyliyim o geçen gün gelmiş gibi olan ilham şimdi gelmedi, sabahtan beri aklıma bir sürü (koyun olmayanından) fikir geldi amma ve lakin evde olmadığımdan yazıya dökemedim. İşe bakar mısın şimdide aklıma gelmiyor. Neyse isteklerimi sıralıyım belki aranızdan biri bunu gerçekleştirir ^^ (listeyi kısalttım isteyen uzun versiyonunu alabilir). İlk önce güzellik ödülü almasamda ben de dünya barışı istiyorum sonra çocuklar ağlamasın sonra şu çözü(l)me süreci falan bitsin istiyorum ülke adam akıllı olsun istiyorum evlere şehit haberi gelmesin istiyorum şu zor zamanlarda birlik beraberlik istiyorum sonra hayat bayram olsun (tabi bize her gün bayram neden çünkü biz deliyiz) sonra akıllı saat istiyorum vb istekler. Şimdi yeni bi akım başladı her şeyin başına smart/akıllı getiriyorlar ve o şeyin fiyatı aniden 1000 tl artıyor. Geçen media marka gittim telefonlara felam baktım her telefonun başına 2 kişi olduğunu görünce daha pahalı olduğu için müşterilerin sadece dokunduğu apple bilgisayarların başına gittim. Aman Allah’ım o bilgisayarların fanından çıkan hava bile ayrı bir para kokuyor tabi ben biraz baktıktan sonra wifi şifresini çalmaya uğraştım (etrafı gözetleyerek) uğraşırken oranın sorumlusunun bana baktığını fark ettim (tabi ayrı reyondan 40 defa geçersem olacağı bu) ve oradan uzaklaştım. Adamların 6000 tl ye laptopu var. Hayır bi insan niye o kadar para verip onu alır şahsen ben onu alsam kullanmaya kıyamam evimin baş köşesine koyar etrafına cam fanus yaptırırım. Çok pahalı abi çok. O kadar pahalı olmasına bi gerek var mı? Yok. İşte hep bunlar kapitalizm tüketim çılgınlığı falan. Para harcarken bi insan niye coşar anlamış değilim. Ben 5 kuruş para üstünü bekliyorum adam 6000 tl lik laptop alıyo. Allah akıl fikir versin. Amin.  Neyse ben akıllı saat istiyodum. İsteyen alsın yollasın. İnsandaki aklı küçük makinalara aktardılar ve akılsız insan akıllı makinalara yaptılar. Ama ben yine de istiyorum sınavda kopya falan çekeriz (yine zehir gibi zekam var). şaka yav ne kopyası şimdiye kadar bi İngilizcede kopya çektim o kadar onda da arkadaş cevabını benden aldı ben onun cevabını aldım meğersem onunki doğruymuş yani o yanlış cevabı aldı ben doğru cevabı. Benden kopya çekmicen arkadaş. Net. bu arada ben yukarda birkaçgünlük diye bi kavram kullandım. Bu sözcüğü size açıklayayım. Her zaman yanı başımda bulundurduğum Türkçe lügatımı dolaptan alıp size günlüğün anlamını açıklayayım. Sözlük tuğla gibi maşalllah kafaya atsan yarar. Günlük:  günü gününe tutulan anı yazısı veya bu yazıları içine alan eser, günce.  Ben bunu birkaçgünlük yaptım. Bunu da size açıklayayım çünkü başka yerde bulamazsınız. Birkaçgünlük: günü gününe tutulmayan arası birkaç gün olan anı yazısı veya bu yazıları alan eser, günce. Yani ben bunu her gün yazmam arkadaş. Küçükken merak edip günlük tutmuştum akşam ben yazıyorum sabah annem okuyodu. Delikanlının gizlisi saklısı olmaz da ben daha küçüğüm neyi saklayabilirim niye okuyodunuz? Neyse ben bu yazıyı da burda bitiriyim biraz sıkıcı oldu galiba. Dedim ya ilham gelmedi işi varmış mesaj attı.

18 Ağustos 2015 Salı

başlığı yazının içeriğinden alakasız yazı başlığı

Merhaba! Merhaba mı? O da ne? Neyse… Selamunaleyküm hah şimdi oldu. Az önce bi kaç sayfa kitap okudum galiba ilham geldi, aslında gelmemişte olabilir ben öyle hissediyor olabilirim bilemiyorum güvenemiyorum zaten kendime ne zaman tam manasıyla güvendim. Daha ne yazacağımı bilmiyorum hatta başlangıç olsun diye merhabadan girdim lafa. En iyisi bugün yaptıklarımı anlatmak belki bi konuyu devam ettiririm. Bugün sabah uyandım (ne kadar garip değil mi? UYANDIM) kalktım elimi yüzümü yıkadım, aynanın karşısında kendime bakıp içimden “pff yine mi ben?” diyip yatağımın başına koyduğum gözlüğümü almaya gittim. Aslında gözlüksüz de görebiliyorum ama net değil, tuhaf bişey. Kahvaltı masasına oturdum annemler kalkmış kahvaltı hazırlamışlar ben de oturdum yemeye başladım, gerçi sabah kahvaltısını çok da sevdiğim söylenemez. Neden mi? (aslında bu soruyu siz sormadınız ben kendimi açıklama ihtiyacımı doyurmak için soruyorum) ben kahvaltıkları sevmem örneğin zeytin, aslında ben küçükken zeytin yerdim ama eşşek (yanlış yazdığımı biliyorum sadece böyle yazmak hoşuma gidiyor) şakasına mağdur gittim. Nasıl mı? (hadi kıyamadım bunu da anlatıcam) 5-6 yaşlarında elimde içi tıka basa zeytin dolu ekmekle televizyona 1 metre ya da daha yakın bi şekilde televizyon izliyorum (galiba gözlerim bu yüzden bozuldu) kapıdan ablam çıkageldi ve bana zeytinin çekirdeğini yutma içinden zeytin ağacı çıkar dedi o gün bu gündür zeytin yemiyorum alacağın olsun abla demesen ne olurdu? Bu arada peynir de yemem, yani yerim de çok zor yerim kendilerini pek sevmiyorum umarım o da beni sevmiyordur, sevgisini karşılıksız bırakmak istemem. Neyse kahvaltı faslını geçelim,  geçelim de nereye geçelim sabahtan beri kayda değer bişey yapmadım. Bi ara instaboy olabilmek için yakındanki markete gidip eti puf (hayır, eti bana sponsor değil) aldım bi de çubuklu dondurma (dondurma da golf marka çünkü boykot yapıyorum). Eve geldim kendime beyaz bi arka fon hazırladım ve resmimi çektim. Ne çektiğimi bi ben bi Allah bilir. Resmim instaya attım. İnstaboy oldum mu? Hayır. Hatta resmi atalı 5 saat oldu daha 27 beğeni geldi (şu an saat 21:05). Neyse zaten benden ne instaboy olur ne de twitter fenosu. Önemli olan adam olabilmekte gerçi adamız da yavuz abi sürekli adamsın diyo, ona güveniyorum. O değilde kaç saattir odamdayım odaya girerken her yer aydınlıktı az önce su almaya gittim her yer karanlık bi ara noluyo lam dedim sonra saate bakınca anladım, akşam olmuş. Akşam iyidir hatta gece akşamdan daha iyidir. Her yer karanlık olur sadece gerçekten parlayanlar ortaya çıkar,  hele bi de elektrikler kesilince daha iyi olur ampuller söner gökyüzündeki bir hilal (dönemlerine göre şeklide değişir) ve 5 yıldız belirir. Elektrikler kesilince evdekilerle de görüşürüz (evet biliyorum elektrikler kesilince aynı anda 40 kişinin attığı tivit bu). Çok yazdım galiba zamanım kısaydı ben de aklıma ne gelirse yazdım. Bu yazının devamı gelir mi? Gelmez gibi. Çok üşengecim çok. Nefes almak göz kırpmak refleks olmasaydı onlara da üşenirdim. Neyse ben gidiyorum bu yazıyı kaydedip ablama okutayım biraz vicdan azabı çeksin. Onun yüzünden zeytin yiyemiyorum.